ÖZLEM ÇERÇİOĞLU, KUŞADASI ESNAFIYLA BULUŞTU
Ocak 19, 2024KUŞADASI BELEDİYESİ ENGELSİZ KENT VİZYONUNU SÜRDÜRÜYOR!
Ocak 21, 2024
Kuşadası'nda sağlıklı yaşamın anahtarı olan beslenme konusunda uzmanlaşmış bir isimle buluştuk: Diyetisyen Gamze Kaya. Bölge halkına sağlıklı yaşamın kapılarını aralayan Kaya, sağlıklı beslenmenin sırlarıyla ilgili değerli bilgiler paylaştı. Her bir lokmanın birer sağlık hazinesi taşıdığı bu özel sohbetin ayrıntıları, sizleri sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralamaya davet ediyor.
Mesleğinize nasıl başladınız ve diyetisyen olma kararınız nasıl ortaya çıktı?
Aslında hep beslenmeye ilgi duyuyordum ama direkt olarak diyetisyen olma fikri aklımda mıydı? Hayır, değildi. Küçüklüğümden beri sporla ilgilendim; basketbol, bale, dans gibi aktivitelerle meşguldüm. Bu süreçte beslenme ile ilgili merak duyuyor ve tariflerle ilgileniyordum. Sağlıkla ilgili bir şeyler yapma düşüncem hep vardı ve bununla birleşince tercih döneminde Beslenme ve Diyetetik yazdım, oldu. Daha sonra Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünü keşfettim ve bunu diyetisyenlikle birleştirmek istedim. Gastronomi, yemek listelerini çeşitlendirmek, danışanlara daha keyifli ve sürdürülebilir bir süreç sağlamak adına benim için büyük bir katkı sağladı.
Beslenme listelerindeki klişe anlayışa karşı nasıl bir yaklaşımınız var?
Özellikle listenin sıradan olmasını istemiyorum. Danışanların süreç esnasında sıkılmaması ve bu anlamda bir çeşitlilik sağlayabilmek önemli. Örneğin; standart ara ve ana öğünler yerine çeşitlendirmeye giderek danışanın özel tercihlerine odaklanıyorum. Çünkü insanların büyük bir kısmı hayatının bir döneminde mutlaka diyet yapmayı deneyimlemiş olduğundan bu anlamda çeşitlilik sağlayabilmek ve o anki koşullara uygun olarak alternatif sunabilmek çok ama çok önemli. Danışanın yaşam tarzına uygun, sürdürülebilir tariflere listemizde yer vererek ilerliyorum. Böylelikle süreç esnasında ihtiyaca uygun anlık değişimler yaparak sosyal hayattan izole olmayı engelliyoruz.
Diyetisyenlikte sizin için en önemli nokta nedir?
Bence en önemli nokta; sürdürülebilir bir diyet oluşturmak ve danışanın bu yaşam veya beslenme tarzını hayatına fark ettirmeden adapte edebilmesini sağlamak. Danışan, benimle çalıştıktan sonra hayatına benim önerilerimle devam edebilmeli. Bu nedenle, irtibatı koparmama ilkesini benimsemiş bulunuyoruz.
Fonksiyonel tıp diyetisyeni olma sürecinizde bahseder misiniz? Bu alana olan ilginiz nasıl gelişti?
Bizim lisans programında aldığımız beslenme ve diyetetik eğitimi gerçekten çok önemli bir temel oluşturuyor. Ancak, pratikte bazı durumlarda bu bilgiler yetersiz kalabiliyor. Fonksiyonel tıp kavramıyla ilk olarak son senemde tanıştım, ancak o dönemde geniş bir çevrede henüz pek bilinmiyordu. Fonksiyonel tıp, kronik hastalıkların kök nedenlerini belirleyip bu sorunların düzeltilmesine odaklanan bütünsel bir tıp bakış açısını temsil ediyor, ve beslenme de bu perspektif içinde ele alınıyor. Fonksiyonel tıp beslenmesi, daha spesifik çözümleri içerir; örneğin, belirli hastalıklar için özel olarak tasarlanmış beslenme programları. Bu, glütenin tiroid üzerindeki etkisi gibi daha spesifik konuları içerir. Eğitimimi, Mehmet Mahir Atasoy ve Yeşim Özkan'dan Fonksiyonel Tıp Platformu'nda aldım ve bu eğitim benim için oldukça değerli oldu. Fonksiyonel tıp, lisans eğitimimizde öğrendiklerimizle çatışabilen bazı kavramları içeriyor, ancak ben kendimi fonksiyonel tıp yaklaşımına daha yakın hissediyorum. Uygulamada gördüğüm verimliliği düşündüğümde, bu alanın üzerine daha fazla odaklanılması gerektiğine inanıyorum.
Başkent Üniversitesi'nde aldığınız eğitim size nasıl bir perspektif kazandırdı ve mesleki kariyerinizi nasıl etkiledi?
Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, sadece kendi üniversitem olduğu için değil, aynı zamanda gerçekten kaliteli bir eğitim sunduğu için çok önemlidir. Hocalarımızın uzmanlıkları ve donanımları gerçekten etkileyiciydi. Biz lisans öğrencileri olarak belirli bir alana yönelebiliyoruz. Her hocamız alanında uzman ve yetkin isimlerdi. Bu, öğrencilere farklı uzmanlık alanlarını keşfetme fırsatı tanıdı. Elbette, eğitim sürecimiz zorlu ödevler, pratikler, sınavlar ve grup çalışmaları içeriyordu. Çok sayıda sunum yapma imkanı kazandık. Bu süreçte sık sık hazırlıksız olarak sunum yapmamız; toplum önünde konuşabilme, karşımıza çıkan konularla başa çıkabilme ve kendimizi en iyi şekilde ifade edebilme gibi iletişim becerilerimizi arttırdığını düşünüyorum. Üniversitede hem teorik hem de pratik bilgileri bir arada sunabilen hocalarımızdan çok şey öğrendik. Staj imkanları da çok değerliydi. Benim için özellikle Ankara'daki GATA ve Pamukkale Eğitim Araştırma Hastanesi'nde yaptığım stajlar önemli deneyimlerdi. Staj dönemimiz, maalesef, pandemi dönemine denk geldi, ancak bu durum bile bize farklı bir perspektif kazandırdı. Hocalarımızın yönlendirmesi ve iletişim derslerimiz sayesinde danışanlarla nasıl etkili bir iletişim kurmamız gerektiğini öğrendik. Başkent Üniversitesi'nde aldığımız eğitim, teorik bilgilerin yanı sıra pratik uygulama ve iletişim becerileri konusunda da bizi donanımlı bir şekilde mezun etti. Hocalarıma teşekkürlerimi iletiyorum.
Kuşadası'nda diyetisyenlik mesleğinize nasıl başladınız ve buradaki deneyimleriniz nelerdir?
2020 yılında Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden, 2021 yılında ise Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünden mezun oldum. Bu dönemde milli sporcularla çalışmaya başladım. Ankara'da kick boks ile tanıştım, lisanslı olarak devam ettirdim. Bu esnada milli sporcularla da çalışma fırsatı buldum. İlk etapta zorlu bir grupla başladım, çünkü profesyonel sporcularla çalışmak bence her açıdan yeterlilik gerektiriyor ve sürekli araştırma yapmayı zorunlu kılıyor. Ancak bu zorlu deneyim çok keyifliydi. Mezuniyet sonrasında Ankara'da online çalışmaya devam ederken bir yandan da gastronomi ve mutfak sanatları derslerini bitirmeye çalıştım. Gastronomi dersleri pratik olduğu için zaman alıcıydı ancak sporcularla bir araya gelmek benim için oldukça keyif vericiydi. Bu süreçte online beslenme danışmanlığı vermeye başladım ve bu, gastronomi derslerini bitirme sürecimde büyük bir destek oldu. Mezuniyet sonrasında evime yani Kuşadası'na dönüp burada çalışmaya başladım. Başta sadece sporcularla çalışıyordum ancak zaman içinde danışan kitlem oldukça genişledi. Her bir danışanın özel durumu ve hedefi olduğu için her biriyle çalışmak benim için ayrı bir keyif. Çünkü her danışanın hikayesi ve hedefi farklı. Bu noktada iletişimin önemi çok kıymetli. Sporcuların performansını ve hedeflerini anlamak, danışanların yaşam tarzlarına uygun çözümler üretmek benim için oldukça değerli deneyimler.
Coğrafi olarak ülkemizdeki yerel beslenme alışkanlıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mesela, Ankara'da et tüketimi oldukça yaygın ve genel olarak et ağırlıklı bir beslenme alışkanlığı hakimdir. Bu bölgede beslenme, Ege'ye kıyasla doymuş yağ oranı daha yüksek bir yapıda olabiliyor. Ege Bölgesi ya da özellikle Kuşadası'nda beslenme konusunda daha farklı ve Akdeniz tipi beslenmeye yatkın bir topluluk var. Örneğin, yağlı yemekler zeytinyağı ile hazırlanır. Sebze yemekleri ise temel bir alışkanlık ve kültür haline gelmiştir. Zeytin, zeytinyağı, ve zeytinyağlı sebze yemekleri gibi besinler günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu temel farklılıklardan birinin de sıvı yağ kullanımı olduğunu düşünüyorum. Mesela; Ege Bölgesi'nde genel olarak zeytinyağı tercih edilirken, diğer bölgelerde farklı yağlar daha yaygın olabilir. Ancak, bu tercihlerde ekonomik koşulların da etkili olduğunu söylemek mümkün.
Sosyal medyadaki beslenme tavsiyeleri üzerine ne düşünüyorsunuz ve danışanlarınızı nasıl yönlendiriyorsunuz?
Sosyal medya, kuşkusuz ki harika bir platform, ancak içerdiği bilgi kirliliği de oldukça fazla. Beslenme konusunda herkesin bir fikri var çünkü herkes beslenmek zorunda. Özellikle sosyal medyada, kendi başına bir miktar kilo vermiş bir kişi, hemen bir hesap açıp önerilerde bulunabiliyor. Bu durumdan etkilenen insanlar olabiliyor ya da bir kişi bunu başaran birine yönlendiriliyor. Bu tamamen gereksiz bir söylem değil. Beslenme kişiye özgüdür. Bu konuda kişinin detaylı anamnezini alıp ona göre değerlendirmek gerekiyor. Benim çalışma sistemimin ilk görüşmesinde bana bir saat ancak yetiyor. Sürekli sorular soruyorum. Danışanın kan parametreleri nasıl, kronik rahatsızlıkları var mı, kullandığı ilaçlar ve takviyeler neler; çünkü besin ilaç etkileşimi de mevcut ve göz ardı edilmemeli.
Günlük fiziksel aktivitesi nasıl, fonksiyonel tıpla alakalı olarak daha çok öne çıkardığım parametreler var. Tuvalete çıkma düzeni, günlük hareketi, spor haricindeki fiziksel aktiviteleri soruyorum. Beslenme alışkanlıkları, su tüketimi, varsa besin intoleransları ve alerjileri incelenmeli. Sorulması gereken sorular o kadar fazla ki, işte tam olarak bu sebepten diyet kişiye özgü olmalı. İşimde en çok karşılaştığım şeylerden biri aslında şu ki; birine iyi gelen bir besin veya beslenme tarzının bir başkasına da iyi geleceğine kesin gözüyle bakılması. Bu konuda çok yanılma oluyor. Sosyal medyada; kişi etkilenmediğini düşünse bile, sürekli maruz kaldığı için zamanla bunu kanıksamış oluyor. Bu, kişinin bilinçaltına yerleşiyor. Beslenmeyle ilgili olarak sosyal medyada çok ütopik şeyler paylaşılıyor. "3 günde 5 kilo verdiren diyet veya tarif" gibi söylemler, gerçekçi olmayan vaatler insanların beklentilerini, diyete bakış açılarını ve besinlerle olan ilişkisini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bunun sonucunda alınan gerçekçi ve gayet yeterli veya iyi olan-olması gereken- sonuçlar kişiye yetersiz gelip tatmin etmemeye başlayabiliyor. Beslenme konusunda gerçekçi olunmalı ve kişiye özel bir yaklaşım benimsenmeli; ve unutmamak gerek ki her süreç kişiye özgüdür.
Diyet ve beslenme konusunda toplumda yaygın olan yanlış inançlar ve bilgiler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Diyet ve beslenme, toplumun çok içinde olduğu ve herkesin konu hakkında bir fikre sahip olduğu bir alan. Mesela herkes ara öğün yapmak zorunda mı? Bu konuda verimli bir süreç olabilmesi için tamamen kişinin ihtiyacına odaklanmak gerekiyor çünkü bir noktada bu konuda oldukça kişisel. Mesela kahvaltı en iyi öğündür klişesi. Hayır, en iyi öğün o kişinin yaşam tarzına göre değişir. Örneğin, gündüz saatlerinde çalışan bir kişi için kahvaltı önemli olabilir, çünkü gün içinde en çok aktif olduğu zaman dilimi o zaman dilimidir. Ancak vardiyalı çalışan veya nöbet tutan biri için durum farklıdır.
Bu kişi için belki kahvaltı en önemli öğün değildir. Kişinin yaşam tarzına tamamen bağlı ve çok kişisel parametreler bu konuya dahil oluyor. Kişinin gün içindeki aktiflik düzeyi, kan parametreleri, kronik rahatsızlıkları, kullandığı ilaçlar gibi birçok faktör düşünülmeli. Beslenme kişiye özgüdür ve en iyi diyet, en iyi kilo verdiren gıda gibi genellemeler oldukça komik ve yanlıştır. Ve yine yanlış bilgilerle dolu yaygın inançlar arasında "yağ yakan besin" veya "en iyi kilo verdiren diyet" gibi kavramlar bulunuyor. Böyle bir şey tabiki mümkün değil, hiçbir zaman tek bir diyet türü veya besine odaklanılmamalıdır. Beslenmede her zaman olaya bütüncül bir bakış açısıyla bakılmalı diye düşünüyorum. Mesela, ketojenik diyet bir kişiye iyi gelmiş olabilir ancak bu, herkes için en uygun ve en iyi diyet anlamına gelmez. Her diyet türü herkese uygun olmayabilir ve kişiye özgü bir seçim yapılmalıdır. Beslenme konusunda doğru bilgilerin yayılması önemlidir ve bütüncül bir bakış açısıyla kişinin ihtiyaçlarına odaklanılmalıdır. İşte bu noktada da görev bizlere düşüyor.
Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek isteyenler için temel beslenme önerileriniz nelerdir?
Her kronik hastalığın temelinde beslenme sorunu yatar. Dediğim gibi; yetersiz, dengesiz veya sağlıksız beslenen birinde bu 1 yıl sonra da 10 yıl sonra da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla, evet, temel belli başlı şeyler var. Aslında bu noktada kişinin bu konuda farkındalığının yüksek olması önemli. Yani bence biraz da farkındalık gerekiyor. Genel önerilerden biraz farklı olarak şu şekilde düşünebiliriz. Bir gıda size nasıl etki ediyor? Sizde hangi hissi uyandırıyor? Bağırsak düzeninizi nasıl etkiliyor? Hazımsızlık yapıyor mu? Gaz sancısı yapıyor mu? Karın ağrısı yapıyor mu? Çünkü şu sıralar bağırsak-beyin aksı dediğimiz kavram oldukça önem kazanıyor.
Mikrobiyota kavramını bence duymayan kalmamıştır, bu noktada bağırsaklarımız oldukça önem kazanıyor. Bir gıdanın size iyi gelip gelmediğini sizden daha iyi kimse bilemez. Vücudunuzda yarattığı etkiyi, rahatsızlık gibi veya olumlu etkiyi sizden daha iyi kimse hissedemez. Bu nedenle, herkesin bu konuda daha farkında olması gerektiğini düşünüyorum, ki son zamanlarda bu konudaki farkındalık bence artmış durumda. Sürecimiz esnasında gıda intoleransı hakkında başvurduğum bir takım yöntemler de var. Bu yüzden, insanlar bu süreçte onlara neyin nasıl etki ettiğini bence daha iyi gözlemlemeli. Bir de o haftaya değil genel olarak sürece odaklanmamız gerektiği ara ara unutulabiliyor. Bir öğünde hamburger yemekle nasıl kimse bir anda kilo almıyorsa, bir öğünde tavuklu salata yemekle de kimse bir anda kilo vermez. O haftaya o güne değil, sürece odaklanıp ona göre hareket etmemiz lazım. Buna ek olarak, kesinlikle spor veya bir egzersiz yapılmalı bence. Ancak bunun yanında şu da çok önemlidir ve genellikle üzerinde pek durulmaz. Kişinin gün içinde aktif olması gerekiyor. Yani basit değişiklikler hayatınızı ve günlük aktivitenizi değiştirebilir. Nasıl mı? Evet, klasik bir örnek ama gerçekten etkili. Yani bir yere çıkarken asansör yerine merdiven kullanmak veya arabayla gitmek yerine biraz uzakta park etmek ve yürümek. Bu uzun vadede yaşamınızda gerçekten olumlu etkiler yaratır. Konuşmamızın başında bahsettiğim gibi, danışanın yaptığı egzersiz veya gün içindeki aktivite gibi durumlar önemlidir. Bunun yanında su tüketimimiz de bizim için tabiki çok önemli. Bir şey birine iyi gelip sizde aynı olumlu etkiyi göstermeyebilir, aynı şekilde bir şey birine kötü gelip size de aynı olumsuz etkiyi göstermeyebilir. Kendinizi tanıyın ve bir noktada kendinizi dinlemeniz gerektiğini lütfen unutmayın; her diyet her beslenme şekli ve her süreç kişiye has, kişiye özel.
Diyetisyen olarak sizi biraz daha tanımamız için çalışma sisteminizden bahsedebilir misiniz?
Danışanımla ilk görüşmem genellikle bir saat sürüyor, ortalama bir süre tabii ki ihtiyaca bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak bir saat civarında bir görüşme süreci gerçekleşiyor. Bu görüşmede ne mi yapıyoruz? Oldukça detaylı bir analiz alıyorum; danışanımdan kan tahlili istiyorum ve eğer kronik hastalıkları varsa bunları öğreniyorum. Buna ek olarak günlük fiziksel aktivitelerini soruyorum, spor yapıp yapmadıkları veya gün içinde ne kadar aktif oldukları gibi detayları öğreniyorum. Masa başında mı çalışıyorlar, gün içinde ne kadar ayakta duruyorlar gibi konular da önem taşıyor. Ayrıca kullandıkları ilaçları ve takviyeleri öğreniyorum; bu sayede besin-ilaç etkileşimlerini değerlendirebiliyorum. Fonksiyonel tıpta üzerinde durduğumuz temel konulardan biri de bağırsak düzeni. Yediğinde rahatsızlık veren bir besin veya besin grubu var mı? Bu, günlük su tüketimi gibi detayları da içeriyor. Bu aşamada, danışanın önceki beslenme alışkanlıkları ve geçmiş diyet deneyimleri de önem taşıyor. Bu konuda bilinçsiz yapılan diyetler, bazal metabolizmayı olumsuz etkileyip metabolizmanın yavaşlamasına neden olabiliyor. Bu durumu çözmek bazen biraz zaman alabiliyor. Ayrıca, danışanın uyku düzeni, günlük aktivite seviyeleri ve diğer kişisel alışkanlıkları da öğrenmem gereken detaylar arasında yer alıyor. Tüm bu bilgileri analiz ettikten sonra, danışana özel bir diyet programı oluşturuyorum. Ancak bu noktada tek başına bir diyet listesi de yeterli değil; danışanın süreci sürdürebilmesi, beslenme alışkanlıklarını sürdürülebilir kılabilmesi ve benim bunu takip etmem de oldukça önemli. Bu nedenle; danışana uygun, kişiselleştirilmiş ve sürdürülebilir bir diyet programı oluşturup takip etmek benim için temel amaç. İletişim ise bu sürecin olmazsa olmazı. Haftalık kontrol görüşmelerinde danışanın listeyi rahatlıkla uygulayabilmesi için seçenekler sunuyorum ve bu, danışanın süreci daha keyifli ve etkili bir şekilde sürdürebilmesini sağlıyor. İletişimdeki bu yaklaşım, danışanın sadece bir diyet yapıyormuş gibi hissetmemesine yardımcı oluyor. Besin örüntüsü de sürecin temel faktörlerinden biri ve danışanın geri bildirimleri, sürecin verimli ve olumlu bir şekilde devam etmesini sağlıyor. Çünkü amacım, danışanın sadece benimle değil, aynı zamanda kendi beslenme süreciyle de aktif bir şekilde ilgilenmesini sağlamak.
Fonksiyonel Tıp Diyetisyeni olarak çalışmanızın sizi diğer diyetisyenlerden ayıran yanı nedir?
İddialı bir soru, ancak bu konuda net bir ayrım var. Fonksiyonel Tıp Diyetisyeni; genellikle kronik hastalıklarla ilgilenir ve semptomlarla değil, altta yatan nedenlere inmek isteriz. Sorunun köküne iner ve çözümler üretiriz. Fonksiyonel tıpın temel mantığı budur; neden-sonuç ilişkisi kurarak olaya bütüncül bir bakış açısı getiririz. Anamnez bu noktada çok önemlidir; danışanın geri dönüşleri, duygu durumu, hatta danışan tarafından önemsiz gibi düşünülen detaylar bile önemlidir.
Bu sürecin temelinde, kronik hastalıkların tedavi prensibi yatar ve bu hastalıkları erken aşamada tespit etmek büyük önem taşır. Erken aşamada tespit ile bireyin özgü biyolojik dengesizlikleri, genetik faktörler, biyokimyasal yapısı ve beslenme alışkanlıkları göz önünde bulundurularak sağlık durumunun iyileştirilmesi ve hastalıkların önlenmesi hedeflenir. Danışanın kişisel beslenme geçmişi de detaylı bir şekilde ele alınır, çünkü her şeyin kökenine inmek önemlidir. Direkt sorunun köküne inme ve neden-sonuç ilişkisi kurma, diyetisyenin sonuçtan çok nedene odaklı bir yaklaşım sergilemesini sağlar. Bu anlamda, iletişim ve danışanın geri dönüşleri oldukça kıymetlidir. Beslenme davranışlarındaki değişikliklerin yanı sıra kan tahlili sonuçları, enerji seviyeleri ve genel yaşam kalitesi gibi detaylar sürecin başarısını etkileyen faktörlerdir. Bütüncül bir bakış açısı benim çalışma tarzımı şekillendiriyor; sadece beslenme değil, kişinin tüm yaşamını ele alarak beslenmesini düzenliyorum. Unutulmaması gereken detaylar, neden sonuç ilişkisi kurmamızı sağlayarak önemli sonuçlara ulaşmamıza yardımcı olabilir.
Sohbetimizin sonunda, Diyetisyen Gamze Kaya'nın uzman bakış açısıyla sağlıklı beslenmenin püf noktalarını keşfetmiş olduk. Kuşadası'nın uzman diyetisyeni, bize sağlıklı yaşamın temel taşları olan beslenme alışkanlıklarıyla ilgili önemli ipuçları verdi. Gamze Kaya'nın rehberliğinde, her bir lokmamızın sağlığımıza katkı sağlayan birer adım olduğunu hatırlayarak, sağlıklı yaşam yolculuğumuza ilham dolu bir final bırakıyoruz. Unutmayalım ki, sağlıklı beslenmek, hayatımıza sadece fiziksel değil, ruhsal bir zenginlik de katmak demektir.
Diyetisyen Gamze Kaya'nın danışanı olmak isteyen okurlarımız için iletişim detayları:
Diyetisyen Gamze Kaya'ya sağlık dolu bir gelecek diliyor, bu değerli bilgileri bizimle paylaştığı için kendisine teşekkür ediyoruz.